19 Ekim 2007 Cuma

terörizm ve bombalı intihar eylemi

Yönetimde Yeni Küresel
Tehdit: Terörizm ve Bombalı
İntihar Eylemi
Askerler; denizin mavisi ile birlikte derinliğini, ovanın düzlüğü ile
birlikte engebelerini, ormanın mis kokulu yeşili ile birlikte içinde barındırdığı
vahşi tehlikelerini, dağın zirvesi ile birlikte en keskin yarlarını, gökyüzünün
özgürlüğü ile birlikte boşluğunu her zaman görmek ve önlem almak
zorundadırlar. Şehirler birçok insan için yaşamını sürdürdüğü yer olurken
askerler, şehirleri; güzellikleri ile birlikte içinde barındırdığı tehlikelerle birlikte
irdelemek zorundadırlar.
Dünya nüfusundaki ve şehirleşmedeki artış nedeniyle dünya, küresel
bir şehre dönüşmektedir. Gelişen şehirlere, günde ortalama 150.000 kişi
akın etmektedir. Yakın bir gelecekte dünya nüfusunun büyük bir
çoğunluğunun şehirlerde yaşayacağı, bunların da % 75’ine yakınının
sahillere 200 km uzaklıktaki bölgelere yerleşeceği tahmin edilmektedir.
Bu yerleşim düzeni, her şeyde olduğu gibi savaş düzenlerini ve
taktiklerini de değiştirmiştir. Günümüzün muharebeleri meskûn mahallerde
(FIBUA/MOUT) geçecektir.
1. Geleceğin Muharebeleri Meskûn Mahallerde Geçecek
Tarih boyunca medeniyetler yönetim ve korunmak amaçlı olarak
kaleler kurmuşlardır. Bu kalelerdeki savaşlar meskûn mahal muharabeleri
(MMM) kavramının harp sanatı ve tarihi süreci içinde yerini almasını
sağlamıştır. Tarih boyunca kuşatılan şehirler ya direnmeden teslim olmuşlar
ya da direniş göstermişlerdir. Direnişleri zorla kırılan medeniyetler ve
şehirler, katliam ve zulümden kurtulamamışlardır. Bu direniş ve savaşlar
esnasında her iki taraf da savaş kurallarının dışında yöntemler
kullanmışlardır.
Birinci Dünya Savaşı’na kadar bu şekilde devam eden savaşlar Birinci
Dünya Savaşı’nda yöntem değiştirmiştir. Meskûn mahallerin kuşatılarak ele
geçirilmesi yöntemi, yerini hava bombardımanı ile tahrip edilmesi yöntemine
bırakmıştır. Bu yöntemin en önemli örneklerinden bir tanesi 1936 - 1939
yılları arasındaki İspanya İç Savaşı’nda Alman Hava Kuvvetleri
(LuftWaffe)nin gönderdiği Kondor Lejyonunun şehir bombardımanıdır. Ancak
meskûn mahallere karşı uygulanan bu bombardımanlarda istenilen sonuca
ulaşılamamış ve düşman unsurları üzerinde çok zayiat yaratılamamıştır.
İkinci Dünya Savaşı’nın çok geniş bir alana yayılmış olması ve uzun
sürmesi, silah teknolojilerinin gelişmesi muharebelerin meskûn mahallerde
gerçekleşmesine neden olmuştur. Ancak, bu kez MMM düşman
kuvvetlerinin direncini kırmak ve zayiat verdirmek amacıyla kullanılmıştır.
Bunun en çarpıcı örnekleri Alman ve Rus birlikleri arasında Leningrad ve
Stalingrad’da yaşanmıştır. Bu muharebeler savaşın kaderinin değişmesinde
çok önemli rol oynamıştır.
Soğuk savaş dönemine gelindiği zaman; hemen bütün muharebelerin
meskûn mahallerde meydana geldiği görülmektedir. Rusların Çeçenlerle,
İsraillilerin Filistinlilerle mücadeleleri, Türkiye’nin de Birleşmiş Milletler ve
NATO çatısı altında Somali, Bosna - Hersek, Kosova, Arnavutluk ve
Afganistan’da gerçekleştirdiği Barışı Tesis ile Barışı Koruma operasyonları
ile ABD’nin Körfez operasyonlarında Irak’ta yapmış olduğu muharebelerin
büyük bir bölümü meskûn mahallerde gerçekleşmektedir.
Şehirleşmenin ve küreselleşmenin sonucu olarak günümüzün ve
geleceğin muharebeleri meskûn mahallerde geçecektir. Askerî çerçeveden
bakıldığı zaman askerî birlikler; şehirlerin ele geçirilmesi, stratejik ve taktik
avantaj sağlıyorsa ve bu avantaj düşmana bırakılmak istenmiyorsa, savaş
şehirde meydana gelmişse ve gelişmekte olan ülkelerin birkaç şehrinin ele
geçirilmesi ile ulusal kaynaklarının kontrol altına alınması sağlanabilecekse,
şehirler askerî harekâtı etkileyecek bir yerde ve alternatif bir manevra
olanağı sağlamayan kritik bir arazi üzerindeyse, zırhlı ve mekanize birliklerin
yaklaşma istikametlerini tıkıyor ve mutlaka kullanılması gerekiyorsa meskûn
mahallere girerler.1
Bunun dışında genellikle meskûn mahallerin kontrol altına alınması
veya etrafından dolaşılarak muharebeye devam edilmesi tercih edilir. Buna
karşın, günümüzün şartları askerî birlikleri meskûn mahallere girmeye ve
operasyonları meskûn mahallerde yapmaya zorlamaktadır. Ancak, savaş
dışı unsurların bulunduğu yerlerde gerçekleşmesi, sivillerin zarar görebilecek
olması, eğitimli ve özel birliklere ihtiyaç göstermesi, yönetimin fonksiyonlarını
oluşturan; planlama, organizasyon, liderlik, koordinasyon ve kontrolün zor
olması MMM’nin en büyük olumsuzlukları olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu olumsuzluklar ise karşı tarafa avantaj sağlamaktadır. Düşman
unsurlara kolay ve ucuz olarak büyük zayiat verdirebilmektedir. Örneğin
İkinci Çeçenistan Muharebeleri 1998 yılında Rusya’da meydana gelen
ekonomik krizin ortaya çıkmasında önemli rol oynamış ve yaklaşık olarak 5,5
milyar dolar zarar verdirmiştir.2
Dolayısıyla günümüz muharebelerinin meskûn mahallerde geçiyor
olması, Birleşmiş Milletler ve NATO görevlerinin daha çok meskûn
mahallerde icra ediliyor olması askerî birlikleri yerel halk tarafından
gerçekleştirilebilecek terörist eylemlere karşı hassas hâle getirmektedir. En
kolay icra edilebilen bir eylem şekli olan bombalı intihar eylemlerini
kolaylaştırmaktadır.
2. Bombalı İntihar Eylemi
Asırlardır birçok insanın ölümüne, maddi ve manevi hasarlara yol
açan terörizm 11 Eylül 2001 tarihinden itibaren yeni bir boyut kazanmaya
başlamıştır. Birçok ülke bombalı intihar eylemlerinden büyük kayıplara
uğramıştır. Ayırım gözetmeksizin askerî ve sivil hedeflere karşı uygulanan
bombalı intihar eylemlerinden zarar görenlerin başında ABD, İngiltere,
Rusya, Bali, Sri Lanka, Lübnan, Mısır ve Türkiye gibi din, dil, ırk olarak
birbirinden farklı ülkeler gelmektedir.
Esas amacı panik yaratmak, halkın moralini bozmak ve direncini
kırmak, azami düzeyde zayiat verdirmek olan bombalı intihar eylemi;
eylemcinin ölümüne bağlı olarak gerçekleştirilen operasyonel bir eylem
çeşididir.3 Günümüzde, en çok, eylemcinin üzerine bomba bağlanarak veya
araca patlayıcı yüklenerek gerçekleştirilen şekilleri görülmektedir. Bombalı
intihar eylemi diğer eylemlerden ayıran en büyük fark eylemi gerçekleştirenin
hayatını kaybederek eylemini gerçekleştirmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ancak eylem hazırlığı yaparken başkalarının ölümüne veya yaralanmasına
neden olunması, yanlış hedef üzerinde gerçekleştirilmesi, patlayıcının
kendiliğinden patlaması, eylemcinin yakalanması sırasında bombanın
patlatılması bombalı intihar eylemi değildir. Eylemin planlanmış olması,
doğru hedef üzerinde ve eylemcinin kendi hayatını feda ederek
gerçekleştirilmesi bombalı intihar eyleminin en önemli özelliğidir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon kamikaze pilotları tarafından
düşman birliklerine, savaş araçlarına karşı gerçekleştirilen bu yöntem
günümüzde terörist gruplar tarafından hâkim güç ve otoriteye karşı eylem
amaçlı olarak kullanılmaktadır.
Bilindiği gibi güç, daha geniş bir kavram olup birey ya da grubun
başka birey ya da grubun inançlarını yahut hareketlerini kendi isteği
doğrultusunda ikna edebilme ve etkileyebilme yeteneğidir. Organizasyonun
yapısı, yasal otorite, kurallar ve uygulamalar, karar verme teknikleri, kontrol
önlemleri, bilgi ve teknoloji, ticari birliktelik, yönetim kadroları, biçimsel
olmayan gruplar gibi kaynaklardan oluşmaktadır.4 Buna karşın otorite;
bireylere organizasyondaki konumunun sağladığı karar verme ve astlarının
davranışlarını yönlendirme hakkı olarak ortaya çıkmakta,5 güçlülük ve
zayıflık imgelerinden oluşmakta, yönetimin yalnızlık, yokluk ve duygusal
ifadesi ile eşit olmayan benzer insanlar arasındaki bir bağı6 yansıtmaktadır.
Amacı karmaşa yaratmak olan bombalı intihar eylemcisinin asıl
hedeflerinden bir tanesi hâkim güç ve otoriteyi yok etmek, yıpratmak ya da
zayıflatmaktır. Çünkü oluşturacakları hâkim otorite sayesinde güç sahibi
olmakta ve bu güce dayanarak amaçlarını gerçekleştirmekte, bireyleri ve
toplumları yönlendirmektedirler.
Günümüzde yasa dışı terör örgütleri bombalı intihar eylemlerini
gerçekleştirilerek güç gösterisi yapmakta, bireylere ve topluluklara etki
ederek amaçlarına ulaşmayı hedeflemektedirler. Çünkü soyut bir kavram
olan otorite, elde edildiğinde somut bir şeyi kazandıracak olan sağlamlık ve
güvenlik arayışını oluşturmaktadır. Bu yüzden terör örgütleri tarafından
sağduyulu, dürüst ve güvenilir bir biçimde uygulanmadığı takdirde
toplulukları derinden etkilemeyen güç ve otoriteye karşı bombalı intihar
eylemleri gerçekleştirilmektedir.
3. Bombalı İntihar Eylemcisinin Motivasyonu
Bombalı intihar eylemi gerçekleştirilmesi en zor eylem çeşitlerinden bir
tanesidir. Çünkü bireyin yaşamına son vererek gerçekleştirdiği bir eylemdir.
Bu eylemi yaptıran gücün ne olduğu, nasıl bir motivasyona gereksinim
duyduğu hep merak ve araştırma konusu olmuştur. Aslında bombalı intihar
eylemcisi için genel kabul görmüş bir motivasyon aracı olmamakla birlikte
sahip oldukları motivasyonun; bireysel, etnik, kültürel, siyasal ve dinsel
farklılıklardan kaynaklandığı, bu farklılıkları ortadan kaldırmak veya azaltmak
için eylemlerini gerçekleştirdikleri görülmektedir. Bombalı intihar eylemcisinin
motivasyonunun ortaya çıkmasının nedenlerinin başında bu farklılıklar
gelmektedir.
Fark; şeyleri, kimseleri birbirinden ayıran özellik, ayrılık, başkalık,
ayrım; farklılık ise farklı olma durumu, benzemezlik,7 belli bir topluluk içinde
yer alan temel insan farklılıklarının derecesi olarak tanımlanmaktadır.8
Farklılığın yaygın konuları arasında bombalı intihar eylemcisinin en önemli
motivasyonlarından olan din, dil, ırk, ulusal kültür, etnik köken, cinsiyet,
sosyal sınıf, fiziksel ve zeka yeteneği, bireysel ve demografik özellikler
gelmektedir.

Farklılığın eşitsizlik yarattığı ortamlarda hak arayışı vardır. Ancak hak
arama her zaman yasal ortamlarda gerçekleşmeyebilir. Bazen hak arayışları
şiddeti bünyesinde barındırabilmektedir. Dolayısıyla intihar bombacılarının
eylemleri genellikle farklılıklardan ortaya çıkan hak arayışından
kaynaklanabilmektedir.
a. Bireysel farklılık: Farklılıklar ilk olarak bireysel alanlarda ortaya
çıkmaktadır. Bireysel farklılık satranç oyunundaki taşlara benzetilebilir. Nasıl
ki satranç oyunundaki her taşın ayrı bir görevi ve özelliği varsa, bireylerin de
farklı özellikleri vardır. Bireysel farklılıklar; bir görev için gerekli olan vücut
hareketleri, bireyin sahip olduğu kas gücü, dayanıklılığı, bedeni ve hareket
yeteneği ile sürati ve çabukluğundan oluşan fiziksel yetenek9 ile bireyin
anlama, düşünme, öğrenme, gözlemde bulunma, sorun çözme ve algısal
ilişkilerle ilgili zihinsel işlevlerin toplamını oluşturan zihnin etkili kullanım
kapasitesini10 ortaya çıkaran zihinsel zeka yeteneğinden oluşmaktadır.
Bireysel farklılıkların ilkini oluşturan fiziksel yetenek; kas gücü,
dayanıklılık ve hareket kabiliyetinden oluşmaktadır. İkincisini oluşturan zeka
yeteneğine gelince eskiden akla, bireyin yalnızca zihinsel zekası gelirdi.
Ancak günümüzde zeka iki şekilde tanımlanmakta ve geçerlilik
kazanmaktadır. Bunlardan birincisi IQ (Intelligence Quotient) olarak da
bilinen zihinsel zeka düzeyi, ikincisi ise yeni bir kavram olan kısaca EQ
(Emotional Quotient) denilen duygusal zekadır. İnsanlar sahip oldukları iki
zeka türünden IQ ile düşünmekte, EQ ile hissetmektedirler.
Duygusal zeka; kendini harekete geçirebilme, bütün aksiliklere karşın
yoluna devam edebilme, dürtüleri kontrol ederek doyumu erteleyebilme, ruh
hâlini düzenleyebilme, sıkıntıların düşünmeyi engellemesine izin vermeme,
kendini başkasının yerine koyabilme ve umut besleme gibi duygusal
yeteneklerinin toplamı11 olarak açıklanmaktadır.
Bireyler, zihinsel zeka yeteneği sayesinde anlayabilmekte, dilini
rahatça kullanabilmekte, sayısal işlemleri yapabilmekte, şekilleri ve boyutları
algılayabilmekte, yeteneklerinden yararlanabilmektedir. Duygusal zeka
yeteneği sayesinde ise öz bilincini oluşturmakta, kendini tanımakta,
duyguları yönetebilmekte ve harekete geçirebilmekte, kendisini başkalarının
yerine koyabilmektedir. Bu özellikler, bireyin temel yapısını oluşturmakta ve
diğer insanlardan ayırmaktadır.
Aslında zihinsel zeka ile duygusal zeka bir bütünün parçası gibidir.
Bireyin başarısında ya da başarısızlığında her iki zeka türünün de etkisi
bulunmaktadır. Biri duygusal, diğeri zihinsel olan bu iki zeka türü çoğunlukla
bir uyum içinde farklı bilinç biçimlerini birbiriyle kaynaştırarak yaşamda yol
alınmasına yardımcı olmaktadırlar. Genelde duygusal ve zihinsel zekalar bir
denge hâlindedirler. Ancak duygusal zeka, zihinsel zekanın işleyişine
katkıda bulunmaktadır. Bireyin sadece zihinsel zeka düzeyinin yüksek
olması başarı için yeterli değildir. Bireyin aynı zamanda bu yeteneğini
duygusal zekası ile birleştirip birlikte kullanması başarısını daha da
artırmasına yardımcı olmaktadır.
Bireylerin kendi özelliklerinden dolayı kaynaklanan bu farklılıklar
intihar bombacısı eylemi için uygun zemin yaratmaktadır. Bu farklılıklar
bireyin kendi doğasından kaynaklanmaktadır. Ancak bunun dışında oluşan
farklılıklar da bireyi etkilemektedir.
b. Etnik farklılıklar: Etnik kökenler ikinci farklılık olarak ortaya
çıkmaktadır. İnsanlar, etnik kökenleri ile birbirinden ayrılabilmektedirler. Bu
farklılık kendi etnik kimliğini veya ırkını ön plana çıkarmak isteyen teröristler
tarafından eylemlerini gerçekleştirebilmeleri için gerekçe oluşturabilmektedir.
Dünya üzerinde çok farklı kültürlere sahip gruplar yer almaktadır.
Bunlardan birisi etnik gruplardır. Etnik; aynı dili kullanan, ortak tarihi ve kendi
içinde kimliği olan bir grup insanın, inanç, davranış ve bilgi birikimine bağlı
olarak ortaya çıkan kültürel özelliklerini yansıtmaktadır.12 Ortak bir ya da
birden fazla din, dil, ırk farklılıkları ile ulusal ve kültürel gelenekler gibi
karakteristik özelliklere sahip insanların bir araya gelmesi ile etnik gruplar
ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda etnik grup; toplum içinde kendilerini
diğerlerinden farklı gören, yaygın kültüre sahip insanların sosyal
kategorisidir.13 Farklı kaynakların ve eğilimlerin bulunduğu her yerde ve
zamanda oluşabilmektedir.14 Etnik kelimesi genellikle ırkçı kimliği ön plana
çıkartsa da, aslında daha geniş bir anlama sahiptir.
Bilindiği gibi son yıllarda teröristler farklı bölgelerde ve uluslararası
alanlarda faaliyet göstermeye başlamışlardır. Dolayısıyla eylemlerini
gerçekleştirebilmek için farklı kaynaklardan yararlanmak istemektedirler.
Buna karşın birçok grup ortak bir amacı gerçekleştirebilmek ya da
yaşamlarını sürdürebilmek için bir araya gelmektedir. Bu da farklı etnik
kültürlerin iç içe ve birlikte yaşamasına sebep olmaktadır. Bu birliktelik
teröristlerin amaçlarını gerçekleştirebilmesi için uygun bir ortam
oluşturmaktadır. Etnik farklılıklardan yararlanarak eylemlerini
gerçekleştirmektedirler. Bu nedenle farklı kaynaklar ve faaliyet alanları etnik
farklılıkların dünyanın her bölgesinde teröristlerin kolayca istismar edebildiği
önemli bir etken hâline gelmektedir.
c. Kültürel farklılıklar: Kültür, ortaya çıkan diğer bir farklılığı
oluşturmaktadır. Bireyler kültürel açıdan birbirinden farklıdırlar. Bu nedenle,
kültürel farklılıklar; kendilerini farklı hisseden ve kendi kültürünü yaymak
isteyen teröristlerin eylemlerini gerçekleştirebilmeleri için gerekçe
oluşturabilmektedir.
Kültür, birçok kaynakta farklı biçimde tanımlanmakla birlikte, bu
tanımların ortak özelliği insan ögesi ile ilgilenmesi ve değerler topluluğu
olmasıdır. Kültür; memleket, din, etnik köken veya başka birleştirici
nedenlerle bir arada olan bir grup insanın yaşamlarını sürdürdükleri özel bir
yaşam biçimi, ortakça paylaşılan bilgi, davranış, inanç ve değerler
dizesidir.15 Teknoloji, mimari eser gibi kültürel varlıklar, dil, din, ahlak, eğitim,
inanç, tutum, sosyal organizasyon gibi pek çok elemanın etkisi ile
oluşmaktadır.16 Bazı kültürler din, yaş, cinsiyet, fiziksel özellik, ırk veya
bölgesel temele dayalı olabilmektedir. Ülkeler ve organizasyonlar
küreselleşmenin ve uluslararası birleşmelerin artmasıyla birlikte kültürel
farklılığın bir parçası olmaktadır.17 Ancak birçok insan, organizasyon veya
ülke; tek bir kültüre sahip olmalarının kendileri için daha uygun ve daha
korumacı bir yaklaşım olduğunu düşünmektedir.
Aslında insanlar, bir topluluk içerisinde yaşayan sosyal varlıklardır. Bu
nedenle tek başlarına bir kültür oluşturamazlar. Kültürün oluşması için
insanların bir araya gelip bir topluluk oluşturmaları gerekmektedir. Bireyin tek
başına oluşturduğu ve bazı çevrelerce kültür olarak tanımlanan olgu aslında
bireyin yaşam biçiminden farklı bir şey değildir. Örneğin; Amerikalılar
istiridyeyi severek yerler; ancak, salyangoz yemezler. Fransızlar salyangoz
yer; ancak, çekirge yemezler. Zulular çekirge yer, ancak balık yemezler.
Museviler balık yer; ancak, domuz eti yemezler. Hintliler domuz eti yer;
ancak, inek eti yemezler. Ruslar inek eti yer, ancak yılan yemezler. Çinliler
yılan yer, ancak insan yemezler. Buna karşın Yeni Gine’de yaşayan Yale
kabilesi üyeleri insan etini çok lezzetli bulurlar.18 Görüldüğü gibi bir toplumun
yediği yiyeceği diğer bir toplum dini, ahlaki veya kültürel nedenlerden dolayı
yememektedir.
Kültür, sonradan oluşturulmakta, insanlar ve toplumlar tarafından
yaratılabilmekte ve babadan oğula, aile, okul, sosyal etkileşim ve başka
yollarla aktarılabilmektedir. Bu özelliklerinden dolayı insanlığın
başlangıcından beri var olmakta ve sürekliliğini korumaktadır. Kültürü
oluşturan varlıkların çok farklı değerlerden oluşması toplumların kültür
yapıları üzerinde etkili olmaktadır. Bu nedenle her toplumun, kültür yapısı ve
bu yapıyı oluşturan değerler, inançlar ve tutumlar farklı olabilmektedir. Bu
farklılık teröristlerin amaçlarını gerçekleştirebilmesi için diğer bir gerekçeyi
oluşturmaktadır. Bu yüzden, kültürel farklılıkları tanıma ve farklılıklardan
korunma kültürel farklılıkların kalbini oluşturmaktadır.
d. Siyasal farklılıklar: Siyasal yapılar diğer bir farklılık unsuru olarak
ortaya çıkmaktadır. Günümüz dünyasında ülkeler çeşitli yönetim biçimlerini
benimsemekte ve uygulamaktadırlar. Birçok yönetim biçimi olmakla birlikte,
devlet, toplum ve birey arasındaki ilişkilerde önceliğin bireyin hak ve
özgürlüklerinde olması gerektiğini savunan iktisadi ve siyasal düşünce akımı
olan liberalizm,19 üretim araçlarının büyük ölçüde gelişmesiyle ve onlara
sahip olmayan emekçiler tarafından kullanılmasıyla belirginleşen bir insan
toplumunun hukuki yapısını savunan kapitalizm,20 özel mülkiyetin ve gelir
dağılımının, bireylerin yalnızca kendi çıkarları peşinde koşmaları ya da
kapitalizm koşularında piyasa güçlerinin serbest işleyişi yoluyla
belirlenmeyip toplumun denetimine bağlı tutulduğu toplumsal örgütlenme
sistemini savunan sosyalizm21 birbirinden farklı yönetim biçimleri olarak
modern devlet kuramının temel taşlarını oluşturmaktadır.
Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler “laissez faire, laissez passer”
veya yasalar çerçevesinde özgürlük felsefesi biçiminde özetlenebilen22
liberalizm; Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Rusya’daki Bolşevik
ihtilalinin sonucunda Marksist-Leninist düşünce akımının gittikçe güçlü bir
hâle geldiği, bununla birlikte kapitalizmin yarattığı eşitsizlik, sınıflar arası
çatışmalar ve imparatorluk savaşlarının olduğu bir dönemde ortaya çıkmış
ve önem kazanmıştır.23 Ekonomik faaliyetlerin temel amacı kâr elde etmek
olan kapitalizmde ise sermaye birikimine, kâr oran ve kitlesinin kuramsal
sınırsızlığına dayanmakta, belirsiz bir tüketici kitlesi ve belirsiz bir piyasa için
üretim yapmakta, üretilen malı nerede ve kime satacağını önceden
bilemeden üretmektedir.24 Buna karşın ekonomik sistemi yürürlüğe koymayı
amaçlayan siyasal hareketler için de kullanılabilen sosyalizm; üretim ve
müdahale araçlarının ortaklaştırılması yoluyla sosyal sınıfları ortadan
kaldırarak insan toplumlarının örgütlenmesinde köklü bir reform yapmak
amacını güden doktrinlerin tümü25 olarak ortaya çıkmaktadır.
Avrupa’daki orta sınıfın, katı devlet yapısına karşı mücadele eden
dünya görüşü olarak ortaya çıkan liberalizm; serbest piyasa ekonomisi ve
katılımcı ekonomik düzen olması, üretim faktörleri sahiplerinin üretime
yaptıkları gerçek katkıyı yansıtması, günümüzde ise düşünce ve basın
özgürlüğü ile ifade hürriyeti olarak algılanması nedeniyle diğer siyasal
yapılardan farklılık yaratan bir etiket hâline gelmiştir. Sermayeyi
koruyabilmek için sürekli yeni mal veya hizmetin üretilmesi gerektiğini
savunan kapitalizm ise dengeli ekonomi yaratması, devletlerin
sosyoekonomik düzeni sağlaması, kamu kuruluşlarının gelişmesi, risklerin
toplum tarafından karşılanması, piyasa aracılığı ile gelir dağılımının
oluşturulması, işletmelerin; kâr ve güvenliği araması ve devamlı büyümek
istemesi, diğer bütün sosyoekonomik sistemlerden farklı özellikler olarak
görülmektedir. Buna karşın kapitalizmin “bırakınız yapsınlar, bırakınız
geçsinler” anlayışının karmaşıklaştırdığı toplumları, yeniden yapılandırılarak
işler hâle getirilebileceğini savunan sosyalizm ise bütün sanayi kuruluşları ve
doğal kaynaklar gibi önemli alanları kamulaştırmaya yönelmesi, yerel
yönetimleri merkeziyetçi sistemle denetlemesi, otoriter yönetim anlayışına
dayalı kurumsallaşması ve kontrollü olarak ekonomisini yönlendirmesi ile
liberal ekonomik yapılar ve diğer siyasal sistemlerden farklılaşmaktadır.
Liberalizmin getirmiş olduğu belirsiz yönetim anlayışı, toplumun
sömürüldüğü inancının yaygınlaşmasına ve karşıt düşünce akımlarının
doğmasına neden olmuştur. Bireyi her şeyin üzerinde tutarak eşitsizliğe yol
açmış, otoriteyi ortadan kaldırmış, insanın kendi mutluluğunu istediği
biçimde yaratabileceğini savunan anarşizmin ortaya çıkmasına neden
olmuştur. Kapitalizm ise uygulamaları ile insanlara aradığı huzur, mutluluk ve
adaleti arzu edilen düzeyde sağlayamamıştır. Özgürlük, adalet ve mutluluk
arayışları sosyalizmin gelişmesine uygun ortam yaratmıştır. Buna karşın
kuramsal olarak sosyalizm bireylerin özgürlüğünü savunsa da pratikte
bireyin haklarını en çok sınırlandıran bir sistem olduğu, uzun yıllar sosyalizmi
siyasi bir sistem olarak uygulayan demir perde ülkelerinde görülmüş ve
1990’lı yılların başına kadar dünyayı etkisi altına almıştır.
Sonuç olarak liberaller ve kapitalistler devletin herhangi bir yaptırımda
bulunmamasını; çünkü, devletin her zaman var olan otoriteye hizmet ettiğini,
buna karşın sosyalistlerin özgür topluma ulaşabilmek için devletin her zaman
var olması ve hâkim otoriteyi temsil etmesi gerektiğini savunması en büyük
siyasi anlaşmazlık kaynaklarından bir tanesini oluşturmaktadır. Birçok
savaşın çıkmasında önemli rol oynayan siyasi farklılıklar, terörizmin ortaya
çıkmasına uygun zemin hazırlamaktadır. Siyasi farklılıklar; amaçları,
hedefleri ve kurbanlarının seçimi ile var olan siyasi sistemi değiştirmeye
yönelik olarak teröristler tarafından eylemlerini gerçekleştirebilmeleri için
gerekçe oluşturmaktadır.
e. Dinsel farklılık: Din belki de en önemli ve etkili bir farklılık kaynağı
olarak ortaya çıkmaktadır. Din tanımlanması ve özetlenmesi zor bir olgudur.
Din; akıl sahibi şuurlu insanları kendi irade ve arzuları ile hak ve gerçeğe,
mutlak doğruya götüren insanlara saadet yollarını gösteren ve
peygamberlerin vahiylerine dayanan ilahi kanunlar manzumesi,26 tarihsel,
görüngü bilimsel (fenomenolojik) ve davranışsal (toplum bilimsel)
yaklaşımlar ile bireyin kutsalla ilişkilerini betimleyen inanç ve dogmalar
bütünü27 olarak açıklanmaktadır.
Dinin temel özelliğini kutsala olan inanç oluşturmaktadır. Dinsel inanç
ya da deneyim genellikle kutsalla dile getirilmekte, gündelik ve din dışı olana
karşıt olan, kendisinde üstün bir değer ve son gerçekçilik duygusu taşıyan
bir şey, bir kişi - tanrı, bir tanrılar ve ruhlar evreni yaygın bir güç, kişisel
olmayan bir düzen ya da başka bir şey olarak algılanabilmektedir. Kutsala
yanıt verme ise dinsel bir topluluğun ya da bir iman bağlılığının geleneklerine
ve dinsel törenlerine katılmak ya da bunları kabul etmek biçiminde
olabilmektedir.28 Üyelerinin uymakla yükümlü oldukları kuralları, dinsel
törenleri ve ayin usulleri bulunmaktadır. Dinler geliştikçe, hem uygulama
hem de öğreti bakımından inanç sistemleri farklılaşabilmektedir. Tarih
boyunca birçok medeniyet ve devlet din veya kutsal değerler uğruna
seferlere çıkmışlar ve savaşmışlardır. Bunun için çok eskilere gitmeye gerek
yoktur. Yakın geçmişte birçok örnekleri vardır: Mahatma Gandhi, 30 Ocak
1948 yılında ibadet etmek için toplanmış kişilere konuşma yapmak isterken
fanatik bir Hindu olan Nathuram Godse tarafından gerçekleştirilen bir
suikastta hayatını kaybetmiş,29 ABD Oklahoma şehrinde Murrah Federal
Binasına 19 Nisan 1995 yılında yapılan ve 168 kişinin ölümüne sebep olan
bombalı saldırıyı bir Hristiyan olan 27 yaşındaki Timothy McVeigh
gerçekleştirmiş,30 İsrail Başbakanı İzak Rabin 04 Kasım 1995 yılında Tel -
Aviv’de yapmış olduğu mitingden dönerken fanatik bir Yahudi olan Bar - Ilan
Üniversitesi öğrencisi Yigal Amir tarafından gerçekleştirilen bir suikastta
hayatını kaybetmiş,31 20 Kasım 2003 yılında İstanbul’da yasa dışı radikal
dinî terör örgütleri tarafından HSBC Bank Genel Müdürlüğü ile Beyoğlu’ndaki
İngiliz Konsolosluğuna yapılan bombalı intihar saldırıları sonucunda 27 kişi
hayatını kaybetmiş ve 450 kişi yaralanmıştır.
Bu eylemlerin hemen hepsi kendi dinlerini kendilerinden olmayanlara
şiddet kullanılarak gerçekleştirilmek istenmiştir. Yine, Hazreti Muhammed’in
ölümünden sonra İslamiyet’i farklı algılayan insanlar tarafından ilk halife Hz.
Ebubekir’den sonra gelen diğer üç halife hayatlarını suikastlar sonucunda
kaybetmişlerdir. Hz. Ömer; bir kölenin hançeriyle, Hz. Osman Kur’an
okurken evine giren bir suikastçı tarafından, Hz. Ali de döneminde çıkan
karışıklık sırasında şehit edilmişlerdir.
Din de en büyük farklılığı yaratan olguların başında tarikatlar
bulunmaktadır. 23 Ocak 1995 yılında Japonya’nın Kobe şehrinde Aum
Shinrikyo tarikatına mensup Takeshi Nakamura isimli üye tarafından
metroya sarin gazı salgılanarak eylem gerçekleştirilmiştir.32 Bilindiği gibi,
tarikatlar, öğretileri yoluyla dünyada kısa sürede cenneti yeşertme ya da yeni
insanı yaratma gibi abartılı fikirlere sahiptirler. Dünyada olup bitenleri
yalnızca kendilerinin açıklayabilecekleri gibi bir inanç söz konusudur.
Düşünce ve eylem biçimleri iyi - kötü ya da doğru - yanlış örüntüsü
çerçevesindedir. Dünyanın sonunun geldiğine dair sanıları vardır. Dünyayı
biz kurtarmalıyız söylemini yaymaya çalışırlar. Merkezdeki bireye tanrı,
kutsal kişi ya da sözcü sıfatıyla saygı duyarlar. Eleştirilemeyen bir yönetim
biçimleri vardır. Kutsal kişi; ideal veya efsane olarak karizmatikleştirilir.
Keskin sınırlar çizerek dışarıya kapalı bir sistem oluştururlar ve birbirine sıkı
sıkıya bağlıdırlar. Emir - komuta zincirine dayalı ilişkiler söz konusudur.
Üyeler ucuz iş gücü olarak kullanılmayı çoğunlukla gönüllü olarak kabul
ederler. Kendilerinin yasaların üstünde olduğu inancıyla, üyelerini yasa dışı
işler yapmaya zorlarlar. Bireylerden kendilerini tamamen gruba teslim
etmelerini isterler. Beslenme, giyinme, günlük işler konusunda kesin ve katı
bağlayıcı kurallar söz konusudur. Üyelerin kendine ait malı ve parası yoktur.
Kaderci bir düşünce biçimiyle yönetilirler. Bireyden ailesi, arkadaşları ile
bağlarını kopartması istenir. Üyelere yeni bir ad verilir ve tamamen grupla
birlikte hareket ederler. Sürekli tekrarlanan tekerleme veya söz dizileri ile
meditasyon gibi duyguları etkileyen, bireyi kendinden geçiren, bilinç
değiştirici teknikler uygulanır. Gruptan ayrılmak için hiçbir neden geçerli
sayılmaz.33
Terör örgütleri; otorite oluşturabilmek için din olgusunu ön plana
çıkartarak güç kullanabilmektedirler. Dinî farklılıklar radikal terör örgütleri
tarafından istismar edilerek amaçlarını gerçekleştirebilmek ve var olan
sistemi değiştirebilmek için gerekçe olarak kullanılabilmektedir. Birçok
savaşın çıkmasında rol oynayan dinî farklılıklar; bütün kutsal kitaplarca
reddedilmesine rağmen teröristler tarafından özellikle bombalı intihar
eylemlerinde etkin olarak kullanılabilmektedir.
Bombalı intihar eylemi daha çok ayrılıkçı gruplar tarafından yüksek
değerlere sahip sembolik hedeflere, yüksek seviyedeki yönetici, bürokrat ve
devlet adamlarına, kalabalık ve toplumun yoğun olduğu yerlerdeki masum
insanlara karşı gerçekleştirilmektedir. Radikal terör örgütleri bu eylemi
genellikle; şehit olmak, cihat veya kutsal bir davaya hizmet etmek gibi
gerekçelere bağlı olarak gerçekleştirmektedirler.
Dinî olarak şehit olduğuna ve ailelerine ilave ödül kazandırdığına
inanan eylemciler tarafından bombalı intihar eylemi; halkın moral seviyesini
düşürmek, halkın güvenlik güçlerine karşı olan güvenini sarsmak, kargaşa
ve anarşi ile kararsız ve güvensiz ortam yaratmak, yenilmezlik duygusunu
ortaya çıkararak halkı ümitsizliğe sürüklemek,34 medyanın dikkatini çekerek
eylemlerini geniş kitlelere duyurmak, mümkün olduğu kadar çok zayiat
verdirmek için gerçekleştirilmektedir.
Çünkü, bombalı intihar eylemleri birçok zayiata ve büyük hasara
sebep olmakta, medyanın ilgisini çekmekte ve haber özelliği taşımakta, çok
ilkel ve basit olmasına karşın istenilen yer ve zamanda eylem
gerçekleştirilebilmekte, yakalanmak, sorguya çekilmek gibi bir endişe
bulunmamakta, eylemi gerçekleştirdikten sonra kaçma ve kurtulma planına
ihtiyaç olmamakta, güvenlik güçleri tarafından yakalanılsa bile eylem
gerçekleştirebilmektedir. Eylemci ölümü göze aldığı için güvenlik güçlerinin
aynı yöntemle karşı eylem yapması olasılık değildir. Aynı zamanda bombalı
intihar eylemcisi dünyadaki en akıllı bombadan daha akıllıdır. Bütün bu
özellikler yönetimde yeni küresel tehdidi oluşturmakta ve bombalı intihar
eylemcisi terör örgütlerine sağladığı avantajlar olarak ortaya çıkmaktadır.
Sonuç
Daha önceleri yerel olarak gerçekleştirilen terörizm 11 Eylül saldırıları
ile birlikte küresel bir boyut kazanmıştır. Günümüzde, nerede, ne zaman ve
nasıl meydana geleceği belirgin olmayan eylemler birlikte yaşanılması
gereken bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. Terörizmi engellemek çok zor
olsa bile etkilerini azaltmak olasıdır. Terörün en kolay ve ucuz
uygulamalarından birisi olan bombalı intihar eylemleri ile karşı karşıya kalan
ülkeler; halkın moral seviyesini üst düzeyde tutmak, panik ve korkuyu
engellemek, zayiatı en az düzeye indirebilmek için bazı yöntemleri
kullanabilirler.
a. Günümüzün muharebeleri meskûn mahallerde geçmekte ve terör
eylemleri yerleşim birimlerinde gerçekleştirilmektedir. Güvenlik güçleri ve
toplum meskûn mahallerde ortaya çıkabilecek olaylara karşı hazırlanmalıdır.
b. Teröristi bulmak ve eylemden korunmak zordur. Olayı önlemek zor
olduğu için etkilerini azaltan tedbirler alınmalıdır. Terörizm ve yansımaları
hakkında toplum bilinçlendirilmelidir.
c. Bombalı intihar eylemcisinin genel bir profili olmamakla birlikte
genellikle kalın ve bol giysileri tercih etmekte, heyecanlı, sinirli ve çelişkili
davranışlar göstermektedirler. Etkin bir istihbarat ağı ile eylemcinin hazırlık
ve keşif esnasında yakalanması önemlidir. Çünkü, bombanın pimi daima
çekilmeye hazırdır. Bu yüzden terörün en kolay ve ucuz uygulamalarından
birisi olan bombalı intihar eylemleri hakkında toplum eğitilmelidir.
ç. Sembolik hedefler, kalabalık ve toplu yerler, kritik tesisler, VİP’ler
teröristler ve özellikle bombalı intihar saldırıları için risk oluşturmaktadır.
Güvenlik güçleri tarafından bireylerin korunması ve tesislerin kontrolü
sağlanmalı, önlem almaları için bireyler uyarılmalıdır.
34 Kemal A. Beyoghlow; Cult of Death, Defence against suicide bombing course, Ankara, Centerv
ortaya çıkararak halkı ümitsizliğe sürüklemek,34 medyanın dikkatini çekerek
eylemlerini geniş kitlelere duyurmak, mümkün olduğu kadar çok zayiat
verdirmek için gerçekleştirilmektedir.
Çünkü, bombalı intihar eylemleri birçok zayiata ve büyük hasara
sebep olmakta, medyanın ilgisini çekmekte ve haber özelliği taşımakta, çok
ilkel ve basit olmasına karşın istenilen yer ve zamanda eylem
gerçekleştirilebilmekte, yakalanmak, sorguya çekilmek gibi bir endişe
bulunmamakta, eylemi gerçekleştirdikten sonra kaçma ve kurtulma planına
ihtiyaç olmamakta, güvenlik güçleri tarafından yakalanılsa bile eylem
gerçekleştirebilmektedir. Eylemci ölümü göze aldığı için güvenlik güçlerinin
aynı yöntemle karşı eylem yapması olasılık değildir. Aynı zamanda bombalı
intihar eylemcisi dünyadaki en akıllı bombadan daha akıllıdır. Bütün bu
özellikler yönetimde yeni küresel tehdidi oluşturmakta ve bombalı intihar
eylemcisi terör örgütlerine sağladığı avantajlar olarak ortaya çıkmaktadır.
Sonuç
Daha önceleri yerel olarak gerçekleştirilen terörizm 11 Eylül saldırıları
ile birlikte küresel bir boyut kazanmıştır. Günümüzde, nerede, ne zaman ve
nasıl meydana geleceği belirgin olmayan eylemler birlikte yaşanılması
gereken bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. Terörizmi engellemek çok zor
olsa bile etkilerini azaltmak olasıdır. Terörün en kolay ve ucuz
uygulamalarından birisi olan bombalı intihar eylemleri ile karşı karşıya kalan
ülkeler; halkın moral seviyesini üst düzeyde tutmak, panik ve korkuyu
engellemek, zayiatı en az düzeye indirebilmek için bazı yöntemleri
kullanabilirler.
a. Günümüzün muharebeleri meskûn mahallerde geçmekte ve terör
eylemleri yerleşim birimlerinde gerçekleştirilmektedir. Güvenlik güçleri ve
toplum meskûn mahallerde ortaya çıkabilecek olaylara karşı hazırlanmalıdır.
b. Teröristi bulmak ve eylemden korunmak zordur. Olayı önlemek zor
olduğu için etkilerini azaltan tedbirler alınmalıdır. Terörizm ve yansımaları
hakkında toplum bilinçlendirilmelidir.
c. Bombalı intihar eylemcisinin genel bir profili olmamakla birlikte
genellikle kalın ve bol giysileri tercih etmekte, heyecanlı, sinirli ve çelişkili
davranışlar göstermektedirler. Etkin bir istihbarat ağı ile eylemcinin hazırlık
ve keşif esnasında yakalanması önemlidir. Çünkü, bombanın pimi daima
çekilmeye hazırdır. Bu yüzden terörün en kolay ve ucuz uygulamalarından
birisi olan bombalı intihar eylemleri hakkında toplum eğitilmelidir.
ç. Sembolik hedefler, kalabalık ve toplu yerler, kritik tesisler, VİP’ler
teröristler ve özellikle bombalı intihar saldırıları için risk oluşturmaktadır.
Güvenlik güçleri tarafından bireylerin korunması ve tesislerin kontrolü
sağlanmalı, önlem almaları için bireyler uyarılmalıdır.
d. Eylemlerden önce terörist ve bombalı intihar eylemcisinin
bulunması önemlidir. Bunun için; güvenlik güçleri arama teknikleri hakkında
eğitilmeli, fiziki güvenlik sistemleri oluşturulmalı, şüpheli kadınları
arayabilmek için kadın polis, patlayıcıları belirleyebilmek için bomba
köpekleri kullanılmalı, şüpheli olanlar derhâl etkisiz hâle getirilmeli, sahte
kılıklı olduğu değerlendirilenler öncelikle aranmalıdır.
e. Güvenlik güçleri insan haklarının en temel ögesi olan yaşama
hakkına sahip çıkabilmek için her türlü önlemi almalıdır. Terörist ve bombalı
intihar eylemcisi ile mücadele ederken olasılı bir yanlışlığı önlemek için
şüphelilere karşı teknik cihazlar ve ölümcül olmayan silahlar kullanılmalıdır.
f. Terörizm ve bombalı intihar saldırılarını engellemenin en etkili
yöntemlerinden birisi güvenlik güçlerinin olanak ve yeteneklerinin
artırılmasından geçmektedir. Bunun için etkin bir istihbarat ağı kurulmalı,
uluslararası iş birliği ile millî gücün bütün unsurlarının koordinasyonu
sağlanmalı, güçlü millî birliktelik yaratılmalı ve kararlılıkla uygulanmalıdır.
g. Halkın güven duygusunu artırıcı önlemler terörizmin önündeki en
büyük engellerden birisini oluşturmaktadır. Bunun için teröristlerin finanssal
kaynakları ve ikmal yolları kesilmeli, patlayıcı maddelerin etkin kontrolü
sağlanmalı, emniyet tedbirlerinden asla ödün verilmemelidir.
ğ. Önleyici yaklaşım (proaktif) sergilenmesi terörizm ve bombalı intihar
saldırılarının etkisini azaltmaktadır. Güçlü bir yargı sistemi kurulmalı,
operasyonlarda halkın desteği sağlanmalı, medyadan azami olarak
yararlanılmalıdır.
h. Farklılıklar dezavantaj değil aslında bir avantajdır. Bu yüzden
yöneticiler, kendisinin dışında kalan bireylerin yapısal farklılıkları olduğunu
bilmeli ve farklılıkların giderilmesini, eşitlik ilkesi ile sağlamalı, grupların;
etnik, kültürel, siyasi ve dinî farklılıklarını anlamalı, güç ve otorite
oluştururken ülke içinde farklılıkların mozaik oluşturduğunu değerlendirmeli,
güçlülerin olduğu kadar zayıfların da gereksinim ve istekleri hesaba
katılmalıdır.
Bu yöntemlerin tamamının ya da bir kısmının uygulanması terörizmi
engellemeye veya ortadan kaldıramaya yetmemekte yalnızca etkilerini
azaltmaya yardımcı olmaktadır. Bu yüzden yönetimde yeni küresel tehdit
terörizm ve onun en kolay ve ucuz yöntemi bombalı intihar eylemleri ile
birlikte yaşamanın öğrenilmesi ve önlem alınması gerekmektedir.
kaynak:stratejik araştırmalar dergisi

Hiç yorum yok: